20 Aralık 2012 Perşembe

Evlilik


Peki günümüzde evlilikler neden yürümüyor veya neden bu kadar çok boşanma olayı var?
Öncelikle diğer tüm yazılarımın okunmuş olduğunu varsayarak bu konuya giriyorum. (Yani bu şu demek okumadı iseniz önce onları okuyunuz :))
Bizim kuşağımız yani 70,80 ve hatta bazı 90 doğumlular öyle bir kuşak ki, bizler bu ülkede tam bir geçiş döneminde bulunduk. Yani “Ataerkil bir toplumdan, annenin ve babanın eşit söz sahibi olduğu topluma” geçiş süreci.
Bizim babalarımız ve özellikle onların babaları çok ataerkildi. Yani erkek çalışır eve bakar, kadın evde ev işlerini yapar, çocuk bakar, eşine hürmet eder sevgi duyar falan filan… Bu durum bizim babalarımız kuşağında biraz azaldı ama etkisini tam kaybetmedi. Bazı ailelerde anne çalışıyordu bazılarında ise çalışmıyordu; fakat durum hepsinde aynıydı anne ev işlerini aksatamazdı. Evin sorumluluğu onda idi. Baba ise ailesinin geçimin sağlamak ve çocuklarına iyi bir gelecek hazırlamak zorunda idi. Gece geç gelebilirdi, Nerde olduğunu söylemeyebilirdi. Çünkü babaydı.:) Haliyle bu tip ailelerde kadınlar çok çekti. Bu yüzden de özellikle kadının çalışmadığı ailelerde , kadınlar kızları hep şu tembihlerde bulundu; “aman kızım sen oku” “aman kızım benim gibi olma, erkek eline bakma” “aman kızım sen ayakta dur, birey ol” vb… Haliyle anne kızının yemeğini yaptı, odasını topladı, çamaşırını yıkadı, ütüsünü yaptı.Çünkü o anne kızının ev işleri yapmasından ziyade özgür, kendi ayakları üstünde durabilen, kendi parasını kazanan, özgüveni yüksek bir birey olmasını istedi. Bunlar çok güzel öğretilerdi. Peki hata nerdeydi? Aynı anne aynı evdeki oğluna da aynı kocası gibi davrandı. Onun da yemeğini yaptı, odasını topladı, çamaşırını yıkadı, ütüsünü yaptı.Çünkü o erkek çocuktu bunları zaten yapması gerekmiyordu. Şimdi siz aynı evde büyüyen bu erkek çocukla kız çocuğunu düşünün. Erkek; annesinden babasına yaptığı hürmeti, evi çekip çevirmesini, onlara bakmasını görmüş; ama kız da aynısını görmüş. Şimdi siz iki kardeşi bile evlendirseniz; biri diyor ki “yemeğim nerde”; öbürü diyor ki “kalk kendin yap, ben de sabahtan beridir çalışıyorum.” (Tabii ki örnekleri ve konuşmaları biraz abartarak veriyorum ama eminim sizler demek istediklerimi anlıyorsunuz.)
Bir düşünün bunlar aynı evde, aynı kültür, aynı zevkler, aynı öğretiler, aynı anne-baba ile yetişmiş erkek ve kadın. Bir de düşünsenize ayrı aileler, ayrı kültürler, ayrı zevkler aynı ev içinde birleşmeye çalışıyor. Bir de siz buna erkeğin ve kadının birbirinin fizyolojik ihtiyaçlarını anlamamasını ekleyin, bir de buna erkeğin ve kadının aşk hakkında beklentilerindeki farklılıkları ve bencillikleri ekleyin, bir de bunu sıralamasını bile yanlış yaşadığımız aşk tanımımızın olmayışını ekleyin, ve son olarak da konuşmama bencilliğimizi ekleyin; yani şimdi bu aştan bir mutlu birliktelik, veya bir mutlu evlilik beklemek mucize olur değil mi..
Umarım bu yazılarım sizleri biraz daha düşünmeye, biraz daha kendi başınıza kalıp iç hesaplaşmalara itiyordur. Çünkü biz insanlar düşünen ve gelişen insanlarız. Bunu konuşma yetimizle birleştirip niye daha iyi ve daha mutlu bir insan olmaya harcamayalım. Unutmayın evlilik bir oyun değildir. Sonunda meyvesi çocuk olan bir kurumdur.
Yani topluma sorunlu, psikopat ve dünyayı kötü bir hale getirecek çocuk da bırakmak sizin elinizde, dünyayı iyi ve yaşanılır bir hale getirecek çocuk bırakmak da sizin elinizde.
Unutmayın Hitler’de Atatürk’ de bir ana ve bir babanın eseri…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder